DENİZ BAYKAL:
(TELEKOM'UN ÖZELLEŞTİRİLMESİ İLE İLGİLİ KONUŞMASI)
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türk Telekom'un satışının, “Bir büyük olay ve facia” olduğunu ileri sürdü. Baykal, CHP TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, Türk Telekom'a ilişkin özelleştirme uygulamalarını eleştirdi.
“AKP iktidarının konuşulacak çok uygulaması” olduğunu belirten Baykal, ancak Türk Telekom'un özelleştirilmesine ilişkin uygulamasının, sadece bugün değil, gelecekte de çok konuşulacağını savundu. Baykal, “AKP iktidarda kaldığı sürece konuşulacak demiyorum. AKP iktidardan gittikten sonra da çok konuşulacak. Bunu unutturmaları mümkün değil. Fevkalade önemlidir. Türkiye'nin de geleceğinde de çok konuşulacak konudur” dedi. Baykal, Türk Telekom'un satışının büyük bir olay olmanın ötesinde bir facia olduğunu belirterek, “Telekom'un satışı bugün ortaya çıkmıştır ki gerçekten bir faciadır” diye konuştu.
Türk Telekom'a ilişkin politikanın, özelleştirme uygulaması anlayışı içinde mazur gösterilemeyeceğini, ülke yararıyla da temellendirilemeyeceğini iddia eden Baykal, Türk Telekom'un yüzde 55'lik hissesinin, 2005 yılında Hariri ailesine ait Oger Telecom'a 6.6 milyar dolara satıldığını anımsattı.
Baykal, Telekom'un, her yıl ödenmesi öngörülen taksitten fazla satın alanlara kar getirdiğini ifade ederek, “Çayın taşıyla çayın kuşunu vuruyorsunuz. Telekom'un geliriyle Telekom'u alana hediye ediyorsunuz. Çok açık. Böyle alışveriş olur mu?” dedi.
Telekom gibi stratejik öneme sahip bir sektörde Rusya ve Fransa gibi ülkelerde yabancı sermayeye izin verilmediğini anlatan Baykal, Türk Telekom'un satışından 2 ay sonra Kurumlar Vergisinin yüzde 30'dan yüzde 20'ye düşürüldüğünü, bu uygulamayla Hariri ailesine kolaylık sağlandığını öne sürdü. Baykal, şöyle konuştu:
“Bunlar, AKP gittikten sonra da konuşulacak. Bu satışla, Türkiye'de devlet tekelinin yerine özel tekel getirildi. Özelleştirme uygulanacak denilmişti, özelleştirme doğrultusunda hiçbir adım atılmadı. Çok karlı bir özel tekel oluşturuldu. Hem de Başbakan ile yakın ilişkileri olan bir ailenin bu sektörde herhangi bir iddiası olmayan bir firması tarafından Türkiye'de Telekom alanında bir tekel oluşturuldu.” Deniz Baykal, Telekom sektörünün Hariri ailesine teslim edildiğini öne sürerek, son 2 yılda Oger Telekom'un payına düşen net karın 3.4 katrilyon lira olduğunu söyledi. Satış sözleşmesinde öngörülen yatırım düzeyinin tutturulamadığını anlatan Baykal, “Bu özelleştirme girişiminin, sektörü hızla geliştirecek bir kaldıraç gibi değil, Oger Telekom tekelinde kazanç kaynağı bir emlak gibi kullanıldığını ve yönetildiğini, teknolojinin ciddi şekilde gerileme tablosuna sürüklendiğini” iddia etti.
SON HALKA ARZ
Baykal, Türk Telekom'daki yüzde 15'lik Hazine hissesinin halka arzıyla ilgili yaptığı değerlendirmede, halka arzın, çok düşük fiyattan yapıldığını ileri sürdü. Herkesin bunu gördüğünü öne süren Baykal, şöyle devam etti:
“Halka arz, yüzde 35 içerde, yüzde 65 dışarda yapıldı. Dışarda kimler aldı bilinmiyor. Stratejik, önemli bir sektör diyoruz, kimin aldığını dahi bilmek imkanına sahip değiliz. Niye, kim aldı? Ne kadar kar etti? Bunlardan haberdar değiliz. Bunlar unutulacak olaylar değildir. Bunların bir gün gelir hesabı sorulur. Hiç kuşku duymuyorum. Bunları hatırlatmak için söylüyorum. Daha çok konuşulacak. Bunları, Türkiye böyle farkında değil, çevrilen oyunları sezmeden, anlamadan, böyle her şeyi içine sindirmiş olarak, kabul etmiş olarak değerlendirilmemelidir. Her şeyin bir zamanı, zemini vardır. Hepimiz biliyoruz, izliyoruz. Neyin ne olduğunu, arkasında neyin yattığını, hangi tezgahların, tertiplerin sahneye konulduğunu, yürütüldüğünü hepimiz gayet iyi görüyoruz. Ve bunu, bu anlayışla takip ediyoruz.”
Abdüllatif Şener: Hiçbir Özelleştirmede İmzam Yok
BU ülke adına çile çekmek, çaba sarfetmek gerekir…
Hep bildiğimi söyledim ve hiçbir zaman bildiğimi söylerken de bunu birilerini yıpratmak amacı gütmedim, sadece bildiklerimi anlattım.
Zor bir dönemde, coğrafyada yaşıyoruz.
Türkiye’nin etrafı ateş çemberi…
Irak kan gölüne dönmüş, Filistin patlamaya hazır bomba gibi, büyük güçler Ortadoğu haritasını yeniden çizmek için uğraşıyorlar.
Kahraman evlatlarımız, ordumuz bu ülkenin huzuru için kış gününde zor şartlarda operasyonlar yapıyorlar.
Elbette tüm zorluk ve sorunlar bunlardan ibaret değil!
Ekonomik alanda da sıkıntılarımız var.
Ekonominin kuralları, mücadelenin zemini değişmiştir.
Ayakta kalabilmenin yolu dünya ile rekabetten geçiyor. En ucuz ve kaliteli malı sunamazsanız, mahallenizdeki pazarı dünyanın öbür ucundaki rakibinize kaptırırsınız.
Rekabet artık yöresel kentsel bazda değil, dünya çapında yapılıyor. 1980 yılında dünya milli geliri 10 trilyon dolardı, sermaye stoku 12 trilyon dolardı. Şimdi dünyanın milli geliri 50 trilyon oldu, sermaye stoku 150 trilyon oldu.
Para parayı kazanıyor.
Paranın en fazla para kazandırdığı ülke artık Türkiye oldu.
Cari açık büyüyor, devasa boyutlara geçiyor. Bununla birlikte paranın en fazla para kazandırdığı ülke olduğumuz için, yabancı sermaye yani size ait olmayan döviz, para kazanmak için buraya geliyor ve açığınızı kapatıyor.
Ancak, açığınız kalıcıdır, yabancıya ait para gidicidir. Ülkenin rekabet gücü dediğimiz şey, üreterek açığı olmayan bir ülke kurmaya bağlıdır. Üreten, satan, rekabet eden, iç pazarı da dış pazarı da dolduran, geliri giderinden daha fazla olan bir ülke inşa etmediğimiz takdirde, küresel piyasalarda dolaşan ve hızla artan sermaye bankalarıyla bir sağa bir sola sallanırız.
Stratejik sektörler, yabancılaştırılmamalıdır!
Ülkeye ait olmayan para girişinin gelir gider açığını dengeliyor olması, bir sorun olmadığı anlamına gelmez. Bu, var olan bir sorunun sürekli derinleştiği anlamına gelir. Cari açığın dış dünyaya karşı ülkenin elde ettiği gelirlerle yaptığı harcamalar arasında fark var. Bu fark, 2006’da 32 milyar dolar, 2007’de ise 38 milyar dolar.
Bu açık nedeniyle büyük bir dalgalanma ortaya çıkmıyorsa, iyiye işaret değildir.
Bu ekonominin gittikçe yabancılaştığını, yabancılaşmanın derinleştiğini gösterir.
Son yıllarda ortaya çıkan olumlu gelişmelerden biri enflasyondur. Artık Türkiye'de enflasyon tek haneli rakamlara düşmüştür. İhracatımız 2007 yılı da 107 milyar dolar oldu.
Mevduat 5 yılda 128 milyar YTL'den 315 milyar YTL'ye çıktı.
Bankaların verdiği kredi 32.5 milyar YTL'den 219 milyar YTL'ye çıktı. Ancak, buna
rağmen ekonomi çok iyi gidiyor mu?
Bunu herkes kendisi düşünmelidir!
Yıllardır sanayi üretim endeksi sürekli artmıştır. En son belli olan rakam Aralık ayında açıklandı. Yıllar sonra eksi seviyelerine gelindi. Çok önemli bir sinyaldir, dikkatli izlenmelidir. Madencilik sektörü yüzde 8.4, tekstil yüzde 13.7, giyim sektörü yüzde 8.1, toprak ürünleri yüzde 13.8, makine teçhizat yüzde 11.4 azalma yaşanmıştır. Son yıllarda çok küçük miktarlarda da olsa işsizlik oranında bir azalma eğrisi vardı. Son 3-4 aydır işsizlik trendi, işsizlik eğrisi, başını yukarı kaldırmış, artmaya başlamıştır.
Enflasyon tek haneli rakama getirilmiştir.
Ancak, enflasyon artık nedense bir daha aşağıya inmiyor. Her türlü baskı yapılmasına rağmen, indirmek için kemer sıkma yöntemleri uygulanmasına rağmen enflasyonda artık aşağıya inmez hale gelmiştir.
Düşük gelir grupları büyük çoğunlukla gelirinin tamamını harcadığı ürünlerde enflasyon miktarının resmi enflasyon miktarının üstünde olduğunu görüyoruz. Geçim sıkıntısı açısından bunun son derece önemlidir.
Yıllık yüzde 8 enflasyon var diyorsunuz, ancak gıda ürünlerinde enflasyon oranı yüzde 12.5'dir. Bu gözden kaçırılmamalı. Toplumun harcama düzeyinde düşüşler var bu nedenle piyasada sıkıntılar yaşanıyor
Hükümet politikaları, kendi girişimcisini güçlendirmeye yönelik olması gerekmektedir. Özellikle özelleştirme konusunda dikkatli davranılması gerekir. Avrupa'da ve dünyada özelleştirme, hatta özel şirketin satışında bile çarpıcı örneklerinin yaşanıyor.
Geçen yıl bir Çin firması, bir ABD petrol firmasını 18.5 milyar dolar vererek almaya kalkıştı, ABD senatosu ayağa kalktı, ihaleyi kazanmalarına rağmen vermediler. Daha 2 ay önce Fransızlar'ın meşhur Danone firmasını Coca Cola satın aldı, Fransızlar ayağa kalktı, vermediler. Özel sektörün birbirine satışına bile izin vermiyorlar.
Almanya, Hollanda daha sonra stratejik sektörlerin yabancılaştırılmamasıyla ilgili kararlar aldı. İtalya'da finans sektörü özel koruma altındadır. 3 aylık bir dönem özelleştirmeye baktım. Politikalardaki ayrışma nedeniyle özelleştirmeyi bıraktım. Aslında özelleştirme kurulu üyesi yapıldım. Onu da bıraktım.
Yapılan özelleştirmelerin hiçbirinin altında imzam yoktur.
Özelleştirmeye tarafım, ancak her şey sınırsız yabancı sermayeye açılmamalıdır.