18 Ekim 2008 Cumartesi

Türkiye'de Ermeni Olmak

Elbette hiçbir zaman tam anlamıyla çözemeyeceğim bir duyguyu yazmak istiyorum bugün. Ermeni olmayı, özellikle de bu topraklarda bir Ermeni olarak yaşamayı yazmak, çoğumuzun önce mahkeme koridorları ardından da gazetelerin masumiyeti 17 yaşında bir çocukça çalınmış sayfalarıdan tanıdığımız Hrant Dink'e özlemimi anlatmak amaç.

Şu an Hrant'a isimli bir kitap duruyor masamda. Alt başlığı şöyle: "Ali, topu Agop'a at." Kitapta Vedat Türkali özellikle Ermenilerin komşuluk ve insanlık ilişkilerinde ne kadar bizden olduklarını ve gidişlerindeki gizemi çocukluğundan çok sonra anlatırken, onların gidiş ya da sürgünde kalış hallerinin dramatikliğini yüzümüze vuruyor.

Karagöz ve Hacivat'ın bile öğesi olacak kadar bizden Ermeniler. Aslında bizden demek yanlış olur çünkü onlar da başlı başlarına bir kültürler ve bir alt küme olamayacak kadar zengin bir kültüre sahipler. Sanırım bizim algılamadığımız, ya da algılamak istemediğimiz şey de bu. Türkiye'de kayıtlı olarak yetmiş bin Ermeni yaşıyor ki bu asgari bir rakam. 70.000 insanın haklarını, varlıklarını, umutlarını yoksaymak elbette Anadolu kültürü ve Anadolu Halkları'na büyük bir saygısızlık olacaktır.

Osmanlı sanıldığı gibi hasta adam ya da kırık bir çark değildi. Osmanlı yobazlıktan geri kalan bir devlet olarak nitelendirilmesine rağmen, yeni emperyalizmle yıkılan Avusturya Macaristan Prusya gibi krallık ve imparatorlukların kaderini paylaşmıştı ki bu çağın en kaliteli kaybedeni Osmanlı idi.

Osmanlı Devleti'nin intiharı ekonomik politikalarındaki kimi hataları ve gelişen yeni akımlara karşı aldığı tedbirlerin ters tepmesidir. Duygusal ve harekete geçmeye hazır bir kana sahip halklara hükmetmek Osmanlı için kolay olmamıştır.

İşte o dönem Ermenilerce de yaşatılmış bu hakimiyet güdüsü bugün Türk'ü Ermeni'ye Ermeni'yi Türk'e kırdırmıştır. Yıllarca Ermenileri Alt bir Kürt grup olarak gösterme çabası da bu kırgınlığın ürünüdür.

Burada soykırıma ya da sözde soykırıma (neresinden bakıyorsanız orasını algılayın) değil Ermeni'ye yazıyorum. Bu vatanı en az bizim kadar seven insanlara, bu ülkede bir kilisenin yetimhanesinde büyüyüp yetimhanede arkadaşlarıyla inşa ettikleri binalara devlet tarafından el konan çocukları, hem solcu hem Ermeni olanları fişlenen, yurtdışına çıkma yasağı konan büyük adamları küsmeyenleri kast ediyorum özellikle.

Ermeni diasporası'na dahi dahil olduklarını kabul etmeyen bu ülke ermenilerini kast ediyorum her şeyden önce. Dedelerimizin aynı sokakta oynadıkları, düğünlerine gittikleri, kız alıp verdikleri Ermenileri, kardeşlerimizi.

birilerinin her an öyle olduğunu söylediğine bakmayın, faşizm bu ülkenin yazgısı değildir; aksine faşizmin gidip kardeşliğin gelişi bu ülkenin yazgısıdır.ermeni olmakla diaspora şolmak arasında büyük bir fark olduğunu ve iran ve türkiye ermenilerinin bu farkı yaşadıklarını bilmeyecek kadar kör olanımız var mıdır bilmiyorum; ama ülkü ocakları başkanı gibi düşünenleriniz var oldukça bunun ne kadar manasız kalacağını da biliyorum.

ne yazık ki çoğunzu biliyorum. kendine solcu,kendine demokrat, kendine liberal tavırlarınızı da tanıyorum. ben ermeni değilim; ama sizin aranızda bir başkası olmak ne demek en azından bunu tahmin edebiliyorum.

bu ülkede ermeni olmak zor iştir. öteki olmak zordur. işte bu yüzden benim sevgim tüm ötekilere,kardeşlerime.


Biz o kardeşliği hatırlamak isteyen tüm yazarlarımızı öldürmeye çalışırken, Agop bize küsmüş ve mahalleden nefret ediyor. Oysa bağırma zamanı, hadi Agop beraber top oynayalım. Üstelik cumhurbaşkanlarının izlemesine gerek yok, sen ve ben. Beraber!

1 yorum:

jeanange dedi ki...

Bugün, Hrant'ın katili için Facebook'ta fan grupları kuruluyor. Aynı katil besleniyor. Sıradan bir yemek verilme olayından bahsetmiyorum, yirmi altı kilo alacak kadar besleniyor. Sırtını ''Koçum benim'' diye sıvazlayanların bile aklına ''Ayım benim'' lafını getirecek kadar sağlık ve düzenli bakılıyor. Ve böylece Agop bize daha da küsüyor.

 
Elegant de BlogMundi