5 Temmuz 2008 Cumartesi

Mehmet Bal ve Vicdani Retçilik



Mehmet Bal'ı hepiniz tanıyor olmalıydınız; ancak burası demokratik bir ülke değil. O bir karar verdi. Askerlik döneminde bu görevi yapmak istemediğini açıkça dile getirdi. Şimdi kuyruk sokumunda çatlaklar var olaydan yıllar sonra bir göz altı neticesinde.

Kendi dilinden olaylar:

İstanbul Ekim 2002 tarihinde Mersin’de askerlik yapmakta iken vicdani ret kararı aldım. Bu kararımı çarşı izninde basına duyurduktan sonra bana verilmiş olan askeri kimlik ve askeri eşyaları iade etmek için kendi isteğimle son defa askeri birliğe gittim.
Sonrasında tutanaklar düzenlendi ve mahkemeye sevk edildim. Tutuklandım ve 33 gün tutuklu kaldım. Ardından tahliye edildim. Serbest olarak yaşamıma devam ederken Ocak 2003’te tekrar gözaltına alındım ve Askeri Mahkeme’ye çıkartıldım. Mahkeme tekrar beni serbest bıraktı. Bu defa askeri birlik beni hastaneye sevk etti ve 3 ay hava değişimi
izniyle tekrar serbest bırakıldım. Aradan geçen yaklaşık 6 yıllık süreçte herhangi bir gözaltı vs. ile karşılaşmadım.
8 Haziran günü sokakta Gayrettepe İnfaz Bürosu’ndan gelen 2 sivil polis tarafından gözaltına alındım. Şişli Etfal Hastanesi’nden ‘darp-cebir’ raporu alındı ve aynı günün
akşamı Beşiktaş İnzibat Birliği’ne teslim edildim.
Beşiktaş İnzibat’ta ilkin üst araması yapıldı ve soyunmam istendi. Ben de vicdani retçi olduğumu ve askeri hiçbir talebi yerine getirmeyeceğimi beyan ettim.
Tartışmalar, bağrışmalar sonucunda zorla tüm elbiselerim 2 subayın gözetiminde çıkartıldı. Üzerimde sadece don kaldı ve onu da indirip ‘çök-kalk’ yapmamı istediler.
Ben yapmayınca da gene zorla donumu indirip ‘çök-kalk’ yaptırıldı. Sonrasında giyindim ve içeride sadece Oyak Bank logolu bank olan nezarete kapatıldım.
Oradaki bankı da almak istediler ama zemine sabitlenmiş olduğu için sökemediler.
Ben oraya oturduğumda nezarethane kapısına gelen nöbetçi ve diğer askerlerin oturmamam, ayağa kalkmam ve esas duruşa geçmemi istemelerini reddettiğim için gece boyunca küfür, hakaret, tükürme ve sabah uyanmam için üzerime bardakla sıcak su atılması gibi birçok şeye maruz kaldım.
Gece 03.00 suralarında nöbetçinin tokat ve yumrukla saldırısına maruz kaldım. Bu saldırma ve tükürme olayı hakkında Hasdal Askeri Savcılığı işlem başlatmış durumda.
9 Haziran günü Hasdal Askeri Mahkemesi’ne çıkartıldım ve tutuklanarak Hasdal Askeri Cezaevi’ne kapatıldım.
Hasdal Askeri Cezaevi iç güvenlik astsubayı bana cezaevine ilişkin kuralları aktarmak istediğinde ben gene vicdani retçi olduğumu ve cezaevindeki askerliğe ilişkin uygulamaları reddettiğimi belirttim.
Tabii bunu ciddiye almadı ve gardiyan askerlere emir vererek önce zorla elbiselerim çıkartıldı ve 5-6 gardiyan asker beni tutarak saç-sakal-bıyık kesimi yapıldı. Sonrasında da beni bir koğuşa götürdüler. Koğuş mümessili ve yanındaki birkaç kişiye cezaevi iç güvenlik astsubayı “Siz gerekeni yaparsınız, ne yapacağınızı biliyorsunuz” şeklinde talimat verdi.
Beni koğuşa alanlardan birisi eline 40-45 santim boyunda bir odun aldı ve sorular sormaya başladı. Ben de anlatmaya çalışırken bir ara odunla önce kafama, sonra omuzlarıma, bacaklarıma vurmaya başladı. Son olarak da boynumun sol tarafına vurdu. Sendeledim, düşmek üzereyken diğer tutuklular beni tuttu.
Bu defa tokat, yumruk ve göğsüme tekmeler vurmaya başladılar. Daha sonra duşun altına iteklediler ve ben yüzüstü ellerim ve dizlerim üzerinde kaldım, duş bataryasından tutundum. Duşu açtılar ve arkamdan belime, bacaklarıma ve kuyruk sokumuma tekmeler vurmaya devam ettiler.
İyice titremeye ve vücudum kasılmaya başlayınca şişeyle sanırım buzdolabından getirmiş oldukları suyu üzerime döktüler.
Sonra beni sürükleyerek yatağa yatırdılar ve üzerimi örttüler. Öylece yarım saat gibi kaldım ama kasılma ve titremelerim durmadığı için diğer çocuklar koğuş mümessiline “Bu ölecek bunu idareye verelim” dediler ve beni kapıya sürükleyerek götürüp gardiyanlara teslim ettiler. Cezaevi iç güvenlik astsubayı hâlâ “Noldu Mehmet, neyin var?” gibi
sorular soruyordu. Beni hemen revire, oradan da Gümüşsuyu Askeri Hastanesi’ne götürdüler. Muayene olmayı reddettim ve tekrar cezaevine aynı koğuşa kapatıldım.
Sabah bu kez Gümüşsuyu Askeri Hastanesi psikiyatri bölümüne sevk ettiler. Muayeneyi reddettim.
Cerrahpaşa’dan iki doktor getirttiler ve onlar sadece uzaktan gözle muayene etti. Ama herhangi bir not ya da detaylı bir muayene yapmadılar. Sadece kan alımı ve serum bağlanmasının gerektiğini söylediler ve bunlar yapıldı.
Akşama kadar orada kaldım ve akşam tekrar cezaevine götürüldüm. Bu kez farklı bir koğuşa koydular. Herhangi bir olumsuzluk yaşanmadı diyerek soruşturmayı kapattılar.
Yürüyemiyor ve ellerimi kullanamıyordum. Boynum, belim ve sağ bacağım kasılıyordu. Sonrasında avukatlarımın görüşmeleri ve beni de ikna etmeleri sonucu Gümüşsuyu Askeri Hastanesi’nde röntgen çekilmesi ve muayeneyi kabul ettim.
10 Haziran akşamı ise tek kişilik özel bir koğuşa koydular. Cezaevinde en başından itibaren zorla askeri elbise giydirme işlemi devam etti. Ben de bunu protesto
amaçlı açlık grevine devam ettim. Sonraki süreçte cezaevi müdürü bir iç soruşturma başlattı ve hızla bitirdi. Benim ifademi almak istedi ben de avukatlarımın da bulunduğu bir ortamda ifade vereceğimi söyledim.
Sonrasında benden herhangi bir ifade vs. almadan soruşturmayı “Herhangi bir olumsuzluk yaşanmamıştır” diyerek kapattılar. Ve hızla sevk işlemlerini yaparak beni Beşiktaş
İnzibatı’na teslim ettiler. Bu arada avukatların girişimleri sonucu Hasdal Askeri Savcılığı sevki iptal etti ve benim ifademi, sanık teşhislerini vs. tamamladı.
Bunların tamamlanmasından sonra beni Adana’ya sevk ettiler. Yolda ve Adana’da hiçbir olumsuzluk yaşanmadı.
Sadece İskenderun Askeri Hastanesi Karantina Subayı zorla kıyafetlerimi çıkartıp hastane kıyafeti giydirdi.
24 Haziran günü ise akşam 19.00 sıralarında gelen “barışta ve savaşta askerliğe elverişli değildir” raporu nedeniyle Adana Askeri Mahkemesi beni tahliye etti.
Gece 12.00 gibi serbest kaldım.

0 yorum:

 
Elegant de BlogMundi